Duygunuza gün yüzü gösterip, farkındayım senin, demeye var mısınız?

Bütün duyguların ahlaki ve estetik bir eğilimi vardır.

Emil Cioran…

Çürümüş insanı anlatırken o bozulmuş protein kokusunun boğazınızdan geçtiğini hissedersiniz. Şu kitap bir bitsin, gidip atacak yer bakayım kendime, hissiyle çevirirsiniz sayfaları. Okurken adeta yaşam damarlarınızı tıkar.

Bunca ölümcül ve umutsuz duyguya rağmen hayatın doğal akışını bozmadan devam edenlerdendi Emile Cioran da.

Kimi nihilist, kimi karamsar bularak hep bir akıma dahil etmeye çalışsa da o’nu; hayatı boyunca adının hiçbir yerde anılmasına izin de vermedi.

Karamsarlık hayatın tadı tuzuyken, Cioran için, siz de yankılanan umutsuzluk hissi olabilir.

İşin tuhaf yönüyse; çaresizlik, ümitsizlik ve yalnızlık üzerine yazdığı her şeye inat gülümsemediği tek fotoğrafı yoktur. Her şey bir yana mizah kalitesiyle konuşuldu hatta.

Kimse yazdığı gibi ya da idealize edip tarif ettiği gibi yaşamıyor.

Diyeceğim o ki; kimse yazdığı gibi ya da idealize edip tarif ettiği gibi yaşamıyor. Sözler ve kelimeler olmak istediğimiz yere bir köprü kursalar da, yüklediğimiz anlamları buz dağından gelir.

Zira besleyici enerji her zaman “şefkat” duygusu değildir.

Bu yüzden inanmalı teselli olmak istemeyenlerin samimiyetine. Onlara iyi gelen, iyileştiren, yaratmak ve üretmek için gereken enerji hiç beklenmeyen duyguların ürünüdür belki.

Bütün duyguların ahlaki ve estetik bir eğilimi vardır, kör kuyularda bile bıraksa; biliyoruz ki bizi korumak içindir uzatmayışı o merdiveni.

Konuşun onlarla, muhakkak iyi bir şey yapmak dertleri.

Her zaman söylediğim gibi; daldırın içinize elinizi, sizi en çok kıvrandıran duyguya gün yüzü gösterip, farkındayım senin deyin.

Sadece düşüncede kalmadığını gören duygu; sizi gördüğüne de sevinecektir ve varlığını onaylamanızla siz istemediğiniz sürece sizi rahatsız da etmeyecektir.

Ben yaptım, oldu 🦋🫶🍃