Dünyayı Sevgi Kurtaracak… Kutlu Olsun!

Sevgi her ne kadar “yakın olma isteği” olarak tanımlansa da mekanizması karışıktır.

“Sevgi” hayvanlarda tek yönlüdür, içgüdüsel olarak haz ve acının ekseninde şekillenir. Daha çok boyun eğmedir bu. Oysa insan için sevgi yatay ve dikey eksenlerin hatta aynı noktada bir türlü birleşemeyen parabol eğrileri kadar karmaşık doğasıyla çetrefilli ve zordur.

Rasyonel sevgilerde kişi ya da eşyayı sevdirenin ne olduğuna dair uzun listeler yapılabilirken irrasyonel sevgiler için akla uygun nedenlerimiz yoktur. “Neyini sevdim” sorusu askıda kalır. Oysa onun da vardır cevabı çok derinlerde, beden ve bilincin tuttuğu kayıtlarda gizlidir.

“Sevgi” Cumhuriyet’in ilk yıllarında topluma karışmaya çalışan kadın gibidir.

“Sevgi” Cumhuriyet’in ilk yıllarında topluma karışmaya çalışan kadın gibidir. Birden bire girmez hayatınıza. Park ve bahçelerde yaşanır önce, Beyoğlu’nun kafelerine sızar, sinemalarında soluksuz kalır ve nihayetinde kamusallaştırılan sevgi sırtına yüklenen sorumlulukla disipline edilmeye mahkumdur artık.

Buna “evlilik” der sosyal. Israrlı ve çileli bir mücadeledir artık adı.
Kamusal alanda pasif bir direniştir. Kontroldür, hem tapusu hem mührüdür ait olma duygusunun, ilkeleri vardır artık, olmazsa olmaz toplumsal yasaları.
Hazza yakın acıya mesafe koyan hayvan rasyonelliğinin aksine aynı potada bir çok gerçeklikle birlikte karıştırılmaya çalışılan sevgi zamanla parçalanır.

Alışkanlık, acıma, şefkat ve bağımlılık gibi türevlerine ayrılan sevgi gerçek anlamını terketse de içlerinden birini seçerek devam eder yoluna.

Deleuze’ün denetim toplumu ya da Foucault’ nun disiplin toplumu dediği arşivsel çalışmadan ibarettir artık sevgi.

Evlenen ya da ayrılan insan sayısına indirgenecek kadar da somuttur. Gerekçelendirilen bir kararla “sevginiz bitti” diyen sistem; aynı kanalla sevginizi onaylayıp sizi bağlayan da şeydir. Sevginin öznesi kurumsaldır artık, parklar bahçeler, sazlar barlar sinemalar şahit deseniz; hani konuşmaz da hiçbiri. Oysa resmiyeti ve bir hüviyeti olan kaç duygu var bildiğiniz?

Ama umut verici olan; varlığı ya da yokluğu kurumlara ve iktidara bağlanan “sevgi”nin henüz kalpte hissedilip yaşanmasına bir yasak gelmeyişidir.

Yapay zeka ona da el atmadan istediğinizi dilediğiniz gibi sevin kalbinizde; zira çok yakın kalbinizdeki özgürlüğe son veren yasanın hazırlanıp konması önümüze 😉

Sevgi günü kutlu olsun.

#sosyolojikafasi #duygusosyolojisi #duygusalemek #sevgigünü #14Subat # #Deleuze #Foucault